17 Kasım 2011 Perşembe

Benim seni sevebilme ihtimalim ihtimaller dahilinde olabilir. Ama süre belli şimdi nası etsem bu işi bilemedim. Bilmem ne takvimine göre elmaların yanağı kızarandan mandalinalar soyulmaya başlanana kadar diye bir mühlet vermişler bize. Ucuz edebiyat yapmanın sırası değil şimdi. Lafı dönüp dolaştırıp  ihtimal mevzusuna getiririm. Ankara’nın bir kış ayında dumansız olduğunu düşün. Düşünemezsin ki. Neden düşünemeyeceğini de bilemezsin işte. Ama sıfır ihtimal. Anlamışsındır belki şimdi. Anlamış olmanı isterim.

Entelektüel mevzularım bitti. Süslü cümlelerle seni tavlamak istedim ya da sen ben tavla istedim.Olmadı. Tavlaşamadık.Tavla oynamayı severim. Marjinal abi ve ablalardan hoşlaşmam sen git kendin gelsin. Yürü anca gidersin? Ayy fena oldu şimdi.

Yalnız dendi mi yapıştırırız üstüne ismimizi. Dünyanın yükünü sırtımıza bağlamışız sanki. Çok komiğiz vallahi. Yalnızlığı dert edinmeyi severim. Senin ki de dert mi kardeş? derim.

Azıcık dik dur sende. Sinir ettin beni.
            
                                                                                                     Kaçasım geldi.

Hiç yorum yok: