3 Kasım 2011 Perşembe

Uyanıyorum daha sabah olmamış hızla giyinip  dışarı atıyorum kendimi.
Temiz hava!
Yürüyorum…

Rüyama girmiş en mutlu olduğum anda, unutmaya yaklaştığım o anda. Deliye dönmüşüm besbelli. Ayakkabılar yok ayaklarımda.

Günden güne büyüyen bir pişmanlık olur mu? İçimde büyüyor kocaman… dalları içimi parçalayıp çıkacak gibi. Acıtıyor, acıtacak.  Duruyorum, bekliyorum bomboş sokak hala sonra yavaştan birer ikişer insan… Hepsine soruyorum teker teker hepside aynı cevabı veriyor. Biriniz beni anlayın ulan! Nasıl isyanlardayım.

Anlamazlar. Kimse anlamaz diyorum. Kendim hariç tüm dünya güzel görünüyor o an gözüme. Nasıl kıskanıyorum.  Ahh benim güzelim. Ne çok yıprattım kendimi. Her şey bir an’a ait hatırlıyor musun? Geri dönüp düzeltesin var elbet elinde olsa ellerinle yırtıp geçeceksin zamandan biliyorum. Biliyorum…

Bizde böyle içip içip unuttum sanışlar. Sanrılar.
Ve sonra tanrılar. Tanrıya yakarışlar.
                                                                                                                                  Duyar mı?


Hiç yorum yok: